Değer duygusundan duygunun değerine: ahlak felsefesi açısından duygu–değer ilişkisi

· Hiperlink eğit.ilet.yay.san.tic.ve ltd.sti.
Ebook
144
Pages

About this ebook

Düşünme eyleminin varolanla kurduğu entelektüel bir ilişki

biçimi olarak felsefe, insanın bilgi konusu haline getirdiği her

şeyi, yine insan açısından mantıksal analiz, betimleme ya da

deneme biçimlerinden biriyle kendine problem edinmektedir.

Felsefe, ele alıp üzerinde kafa yorduğu her meselenin öncelikle

sınırlarını belirginleştirip ardından mahiyetini ortaya koymaya

çalışır. Hiç şüphesiz onun en temel konuları varlık, bilgi ve

değerdir. Klasik felsefede varlık ve bilgi probleminden sonra

gelen ahlak problemi, modern zamanların içinde bulunduğu

kriz nedeniyle günümüzde ilk sırayı almaktadır. Sarsılmış bir

dünyada ilk düşünülen şey, elbette ontolojik ya da epistemolojik

düzen değil; aksiyolojik düzendir (Ülken, 2012: XXI).

Soren Kierkegaard (ö. 1855)’ın deyimiyle felsefenin asli görevi,

insanın iç dünyasına yönelmek, bu dünyayı aydınlatmaktır;

böyle bir aydınlatma içsellik ve duygululukla gerçekleştirilebilir

(Özlem, 2015: 120).

Duygu-değer ilişkisi konusuna ahlak felsefesi perspektifinden

bakmayı hedefleyen bu çalışma, duygu meselesini, hem tarihsel

arka planı bakımından ele almayı hem de çeşitli varolma

düzlemlerindeki ilişkileri açısından “duygu-değer ilişkisi”ni

sistematik olarak ortaya koymayı denemektedir.

Şimdilerde, geleneksel düşüncede görüldüğünün aksine akıl

ile duyguların birbirine zıt yapılar olmadığı, hatta sürekli işbirliği

halinde olan ve birbirinden ayrılması düşünülemeyen iki

form oldukları konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Öyle ki

duygular; felsefe, psikoloji ve nörobilimde başat bir araştırma alanı haline gelmiştir. Felsefe, özellikle XX. yy.’dan itibaren

gelişen bilimle daha sıkı işbirliğine girmiş, günümüzde bazı

bilimlerin ilgi alanı ile felsefenin ilgi alanları neredeyse ortak

alan haline gelmiştir. Bu durum, kendini özellikle zihin felsefesi

alanında yoğun bir şekilde göstermektedir. İşte duygu meselesi

de özellikle zihin felsefesi içerisinde gittikçe ilgi duyulan bir

konu haline gelmiştir. Bu ortak ilgi, felsefenin, ilk çağdan beri

problem edindiği “akıl-duygu karşıtlığı” meselesinin, hem aklın

hem duygunun yer aldığı bir sistemle çözülmesine olanak

sağlamaktadır.

Duygu konusu, her ne kadar ortak bir alan olsa da onunla

ilgilenen bilimlerin yöntemleriyle felsefenin yöntemi birbirinden

farklıdır. İnsana laboratuvarların penceresinden bakan salt

bilimsel anlayış, insanı sadece biyolojik ve kimyasal süreçler

bakımından ele almakta, yaşamın içinde duyguları ile bütünleşerek

kendini vareden, ahlâkî değerler üzerine kurulmuş

ilişkileri olan ve kendini sanatla ifade edebilen insanı izah

etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu açıdan felsefenin bütüncül

yaklaşımının öncü rolü devam etmektedir. İnsanın mahiyetini,

onun sahip olduğu akıl-duygu bütünlüğü içerisinde hakiki

anlamda ancak bilimsel yöntemlerin ulaşamayacağı sorgulamalar

yapabilen, merkezinde duygu meselesi olan felsefi

soruşturmalar başarabilecektir.

Duygular, Tanrı-insan-evren ilişkilerinin ürünü olan, doğrudan

imlemi olmayan durumlardır. Duygular, yukarıdaki ilişki

biçimlerinde olmak üzere her defasında farklı bir yoğunluk ve

nitelikte ortaya çıkan dolaylı yapılardır. Dış dünyada somut bir

varlığı olmayan duygulara ilişkin olarak oluşturulacak teorik

bir sistemde özellikle bir takım kavramsal ayrımlar yapmak

gerekmektedir. Bu da felsefî düşünmenin bir eylemidir. Çünkü

felsefî düşünme, kavramlar aracılığıyla her türlü varolanı yeniden

kurabilmektedir. Bir bilginin varlığı ve iletişim yoluyla başkasına aktarılması, ait olduğu kavramsal çerçevenin dile

kazandırılmış, terimleşmiş haliyle mümkündür. Aksi takdirde

o bilginin hem varlığı hem de iletişime konu olması

ya bulanıklık arzedecek ya da mümkün dahi olmayacaktır.

Nitekim kavramlar, her türlü varolana ilişkin düşünme alanında

bulunan çerçevelerdir. Denilebilir ki düşünme alanı bir

kavramlar deposu gibidir (Çotuksöken, 2000; 43).

Birinci bölümde, “İnsan nedir?” sorusuna düşünce tarihi

boyunca verilmiş cevaplardan yola çıkılarak insanın mahiyeti,

varlık yapısı, bir duygu ve değer varlığı olarak insan konusu ele

alınmıştır. İkinci bölümde duygu, değer ve değer duygusunun

mahiyeti üzerinde durulmuş ve değere dönüşmesi bakımından

bazı duygular, incelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise Antik

Yunan felsefesinden günümüze felsefe tarihinde duygunun

nasıl anlaşıldığı ve ahlak felsefesinde nerede durduğu konusu,

İlkçağ filozoflarından başlamak üzere bu konuda düşüncelerini

dile getirmiş olan belli başlı Batılı filozofların görüşlerine yer

verilmek suretiyle serimlenmiştir.

Sonuç kısmında geniş bir değerlendirmenin yer aldığı bu

çalışma, Türkiye’de neredeyse hiç çalışılmamış bir konuyu

gündeme getirmekle duygu felsefesine giden yolu açmayı ve

felsefenin engin sınırlarını kendi çapında genişleterek bu alana

önemli bir katkı yapmayı hedeflemektedir.

Nobel ödüllü nörolog Eric R. Kandel, Belleğin Peşinde adlı

eserinde şöyle demektedir:

“Bilimsel bir sorunu ele alacaksam iki şartım var. Birincisi,

beni uzun süre meşgul edecek yeni bir alan açmama izin vermeli.

İkincisi, en az iki disiplinin sınırlarına değen sorunlarla

boğuşmaktan hoşlanırım” (Kandel, 2016; 18).

Felsefe, Psikoloji ve Nörobilim disiplinlerinin ortak sınırında

dolaşmamızı sağlayan ve dört yıllık bir araştırmanın ürünü

olan bu çalışmanın ortaya çıkmasında en büyük katkıyı sunan ve fikirleriyle yolumu aydınlatan kıymetli dostum, düşünür

Murat Kavak’a teşekkürü bir borç biliyorum. Yine bu vesileyle

ahlak felsefesini bana sevdiren kıymetli hocalarım Prof.

Dr. İbrahim Emiroğlu, Prof. Dr. Mehmet Türkeri ve Prof. Dr.

Nejdet Durak’a ömür boyu minnettar kalacağımı bildirmek

istiyorum. Ayrıca kitabın basımını üstlenen Hiperlink yayınlarının

değerli çalışanlarına çok teşekkür ederim.

About the author

1983 yılında Ağrı’nın Tutak ilçesinde dünyaya geldi. 1999 yılında

İzmir İmam-Hatip Lisesi’nden, 2004 yılı Ocak ayında Marmara

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2004-2013 yılları

arasında dokuz yıl süreyle Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde

Muğla/Bodrum, Yozgat/Akdağmadeni, Manisa/Demirci ve Isparta

Merkezde öğretmen ve idareci olarak görev yaptı. 2011 yılında

Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Nurettin

Topçu’da İrade Kavramı” başlıklı teziyle Yüksek Lisansını; 2015

yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde

“Tarihselcilik Düşüncesi Bakımından İbn Haldun” adlı çalışmasıyla

da doktorasını tamamladı. 2013 yılından beri Adıyaman Üniversitesi

İslami İlimler Fakültesi’nde akademisyen olarak görev yapan

Ilgaroğlu’nun, kitap, makale ve uluslararası bildirilerden oluşan

alanında yayımlanmış birçok bilimsel çalışması vardır. Arapça,

İngilizce ve İspanyolca bilen Ilgaroğlu, Tuba Hanım ile evli olup

Çağrı, Rabiagül ve Yaren Neva’nın babasıdır.

Rate this ebook

Tell us what you think.

Reading information

Smartphones and tablets
Install the Google Play Books app for Android and iPad/iPhone. It syncs automatically with your account and allows you to read online or offline wherever you are.
Laptops and computers
You can listen to audiobooks purchased on Google Play using your computer's web browser.
eReaders and other devices
To read on e-ink devices like Kobo eReaders, you'll need to download a file and transfer it to your device. Follow the detailed Help Center instructions to transfer the files to supported eReaders.